(ki okuyun)
demir çeneli melekler vardı cnbc-e'de belki denk gelmişsinizdir. denk gelmeyenler için de özetlersem amerika'da kadınların oy kullanma haklarını elde etmek için verdikleri mücadele anlatılıyor. birkaç gündür 'medya'da dönen 'fenerbahçe maçına giden kadınlar' konulu geyikleri herhalde duymayanınız kalmadı. üzerinde en fazla konuşulan (benim gördüğüm kadarıyla) kız - kadın denmesiydi. üzerinden bir gün geçtikten sonra da televizyon ve gazetede (erkeklerin egemenliği altındaki medya kuruluşlarında yani) "kadının ceza olarak görülmesi"ne işaret edenler kadın gazetecilerdi. kadınların yaptığı programlara hazırlanan "vtr"ler ise erkeklerin elinden çıkmıştı ve denk geldiğim bir tanesinde de aynen şunlar geçiyordu:
tezahürat bile yapamadılar
taç atılırken bile çığlık attılar
maç bitimi skordan haberleri bile yoktu
dalgayla karışık, kadın gazetecilerin "vtr"nin bitiminden sonra sırıtarak karşıladıkları bu cümleleri nasıl oluyor da yedirebiliyoruz, umursamadan geçip gidebiliyoruz bunlardan, anlayamıyorum. kızlar - kadınlar olarak hakikaten bu kadar "gerzek" miyiz? bunlar olmamış da olmuş gibi gösteriyorlar demiyorum, olaya bakış açısından bahsediyorum.
konu bir şeylerde fanatikliğe geldiğinde (sırf takım tutmak değil kastım, dini, siyasi, sosyal her konuda) yani konu koyun gibi sürünün içinde kaybolabilmeye geldiğinde üzerimize yok. ama olay ne zaman bireysele ya da azınlığa geliyor kimse elini dokundurmuyor. azınlığın içinde olsa bile dokundurmuyor.
size dokunmadan bin yaşayan o yılan dönüp bir gün sizi sokacak. değer verdiğiniz insanları sokacak.
kaçınız bir yerlerde "düşünmek mutsuzlaştırır" ve türevi cümleleri gördüğünüzde beğendiniz ya da katıldınız? bence birçoğunuz. düşünüp hiçbir şey yapmadıkça da o mutsuzluğun içinde kalmaya devam edeceksiniz. yılbaşında taksim'de bilmem kaç erkeğin saldırdığı kadının çığlıklarını herhangi biriniz duyup da unuttu mu? ben unutmadım çünkü izlediğimde ödüm patlamıştı. kadının yüzündeki dehşet hala net olarak aklımda çünkü ben de tacize uğradım. sokakta hemen her dışarı çıkışınızda yediğiniz tek bir laf bile taciz. bir ıslık, bir ses bile taciz. bunun bal gibi de farkındasınız. farkındayız.
bunları herhangi bir siyasi görüşte olduğum ya da feminist olduğum için söylemiyorum. bunlar insan olarak yaşamaya çalışırken kadın sıfatı taşıdığım için yaşadığım, düşündüğüm şeyler. yarın kalkıp kendimizi sokaklara vuralım da demiyorum. on sekiz yaşındayım ve bu blogu izleyenlerin de üç aşağı beş yukarı aynı yaşlarda olduğunu tahmin ediyorum. çok klasik ama yarın bir gün "okumuş" insanlar olarak iş hayatında yer alacak olan bizleriz ve kabul edin etmeyin "nasılsa birileri yapar"daki 'birileri' de biz oluyoruz; çünkü düşünüyoruz ve mutsuzuz.
sadece şunu okuyan birkaç kişinin bile içinde bir şeylere tepki verebilme cesaretinin oluşmasını isterdim, o kadar. bunları düşündükçe kendimi çok yalnız hissediyorum çünkü. evet demir çeneli melekleri izledim ve insanların cinsiyetleri yüzünden maruz kaldıklarına karşı verdikleri mücadeleyi "amaan film" deyip görmezden gelemedim.
"aman sen de"leriniz için çarpı işareti hemen köşede duruyor. hepinize iyi geceler diliyorum.