kelimenin tam anlamıyla evde çürüyorum, adil kullanım kotası zımbırtısı belirdi sekmede. bazen bir an için yaz sanıyorum, içimi saçma bir heyecan ve mutluluk dolduruyor. umutlu falan hissediyorum sonra bombalar patladığını hatırlıyorum, geçiyor. 

soothe

hiçbir zaman her şeyin güzel olduğu fikrine kapılmadım. belki o an güzeldi ya da az önce güzeldi ama arka planda hep bir şeyler sürmeye devam etti. iyi olsa bile bir yerlerde iyi olmadığını bilmenin sebep olduğu huzursuzluk hissi.

bugün eve dönerken aklımdan ilk defa şu geçti "sevdiğim insanla güzel şeyler paylaşabildiğim her gün güzel". beni sakin sonra daha da sakin yapan, sevmeyi öğrenmeye iten, bunun için çaba harcama enerjisini kendimde yeniden bulmamı sağlayan ve insan olduğumu hissettiren adamı nereye nasıl koysam bilemiyorum. herkesin bildiği sıfatların altına sokuşturabilirim elbet, böyle bilinebiliriz ama her nefes alışımda sanki ciğerime daha fazla oksijen doldurabiliyormuşum gibi hissettiren bir insanı nasıl tek bir şeyle tanımlarım? 

öğrendiğim bir şey varsa o da herhangi bir insanı tamir etmeye çalışmanın bir işe yaramadığı ve insanın yalnızca kendisine zarar verdiğidir. yorgun hissettiğimde, devam edecek gücüm olmadığını bildiğim zamanlarda karşımdaki insandan istediğim de bu oldu. kendi canı acısa da iyileşmeme izin veren bu saygı karşısında tarifi zor bir minnet duyuyorum. belki de ben kimseye böyle bir saygı gösteremedim bugüne dek. 

istemsizce de olsa canını yaktığım birini nasıl incitmeden severim? geçtiğimiz iki ay bunu düşünürken üzüntüden öleceğim sandım. duygularım öyle karmakarışık oldu ki her şeye her an kırgın hissettim, çokça ağladım, kötü zamanlar yarattım. hem kendim için, hem bizim için. pes etmedim, belki biraz yoruldum ama beni üzen de beni iyi yapan da hep aynı. sarıldığımda, dokunduğumda, öptüğümde beni iyileştiren aynı.

do'nun dediği gibi, "iyi olmasını istiyorsan, bırak olsun."

sadece olduğu insan olarak beni daha iyi biri yapan bu adamı bavuluma saklayıp götürmek istiyorum.