paperboy
i'll never let you fall

yıllar önce sınıf diye bi dizi vardı show tv'de. kuzey güney'in ali'si psikopat bi karakteri canlandırıyordu. jenerik müziği de bugünlerde radyoda günde beş yüz elli beş kez dönen "herkes aynı hayatta"ydı. mehmet erdem'i insanlar uzun bir süre şu anda kim olduğunu hatırlamadığım biri diye bildi, öyle yayıldı; ama sınıf'ın ömrü kısa oldu, fazla bilinemeden yayından kaldırıldı. dolayısıyla şarkı da dizinin ilk birkaç bölümünü yakalayabilmiş olan insanlar arasında kaldı.

dizinin üstünden yıllar geçti, mehmet erdem albüm çıkardı, lise bitti, rıza kocaoğlu'nu binlerce insan tanıyor artık falan filan. değişmeyen, tersine içimde birikmeye devam eden tek şeyse siktiğimin ankara sıkıntısı oldu. değişmeyen, "zaman her şeyi çözer / şu beklemek olmasa"nın anlamı oldu.  hiçbir zaman onlarca arkadaşı olan bir insan olmadım, o kadar insanla sürekli samimi olabilme durumu sosyalleşme kapasitemi aştı çünkü, lise hayatımda okulda doğru düzgün erkek yakın arkadaşım olmadı, hatta doğru düzgün'ü aradan çıkarabiliriz bile; çünkü sınıf hep kızlardan oluştu ve ben okuldan, okuldaki insanlardan boyuna nefret ettim. arasında bulunduğum tiplerden, kafa yapılarından, zevklerden nefret ettim. konuşabildiğim insanlar benden hep kilometrelerce ötede oldular. 

önceleri iyiydi hoştu, fazla dokunmuyordu belki; ama şimdi. şimdi canımı ölesiye sıkıyor bu durum. üniversite liseden farklı olmadı, olmuyor ve ben lisedeyken okulla ilgili yaptığım seçimin mutsuzluğunu yaşamaya devam ediyorum. farklı bir şey seçmiş olsaydım çünkü, başka bi şehirde, çok başka bi çevrede, yanımda olmasını istediğim insanlarla mutlu olabilirdim. hiçbir zaman kızlı erkekli oturup sohbetinden keyif aldığım bir arkadaş grubum olamayacakmış gibi hissediyorum. boyuna topluca bi şeyler yapma, bi yerlere gitme isteklerim içimde patlayacakmış gibi hissediyorum. yıllardır aynı bok oluyor çünkü. 

sıkıldım. bu şehrin iğrenç billboard reklamcılığından, tenhalığından, bok gibi giyinen memur tipli insanlarından, sokak köpeklerinden, tunus'un köy yolu olmuş kaldırımından, kızılay'ın göt kadarlığından ve en çok sürekli yalnız olmaktan sıkıldım. sürekli engellenmiş hissetmekten sıkıldım. beklemekten, sürekli geçmesini beklediğim yılları yaşamak zorunda olmaktan sıkıldım. aynı durakta inmekten aynı duraktan binmekten her bir bokundan sıkıldım ulan bu şehrin. bitsin artık. 

spoiler