yes, it is a bakkal.

güneş kremi sürmediğim bir ayak parmağımın kaldığı günlerden merhaba. çocukken bi keresinde amasra'da yazlıktayken (!) kahvaltıda yanılmıyorsam vişne reçeli yemiştim ve sonra apartmanın önündeki boşlukta oynamaya çıkıp da iki dizimin üzerine düştüğümde akan kırmızı sıvının az önce yediğim o reçel olduğunu düşünmüştüm. bence doğruydu. koyu ve reçel kıvamındaydı bi kere.

bu iki dizin üzerine düşme olayı benim tarihimde ilk değildi tabi. dedem ve abimle futbol oynarken yapışmıştım ilk kez yere ki etrafımdaki insanların canhıraş bi şekilde o kanı durdurma ve yarayı temizleme çabaları bugün hala bi sinema karesi gibi aklımda.

hiç dikiş atılmamasına karşın iki dizimde de o düşüşten sonra çizgi şeklinde yara izleri oluşmuştu ve babam yıllar boyunca büyüdüğümde estetik operasyonlarla izlerin düzeltilebileceğine inandırmıştı beni. şimdi düşündüğümde o izlere babamın benden çok taktığının farkına varmakla birlikte, nedenini hala çözebilmiş değilim.

derken biraz büyüdüm, futbol oynarken bi kez daha düştüm dizlerimin üzerine. liseye, yani dış'ımla sorunlarımın olmaya başladığı döneme geldiğimde de sorun edecek o kadar fazla şey vardı ki dizlerimdeki izler kollarımdaki benlerle eşdeğer olmuşlardı.

şimdi etek, elbise giydiğim nadir günlerde kapıdan çıkarken o izler aklıma geliyor ve omzumu silkip, gündelik insan arasına karışma sürecimde kaygılanmam gereken diğer şeylere odaklanıyorum. ya otobüste dengemi kaybedersem? ya yolda kaldırım taşlarına takılırsam yine? ya çok konuşursam?

insanı bazen en çok zorlayan şey dışarıdan bakılınca görülen özgüvenin aslında öyle olmadığını dışarıya yansıtmamaya çalışmak oluyor. en azından, benim için.

3 yorum :

Adsız dedi ki...

"insanı bazen en çok zorlayan şey dışarıdan bakılınca görülen özgüvenin aslında öyle olmadığını dışarıya yansıtmamaya çalışmak oluyor."
kafamı evet, evet, evet diye sallayarak okudum.

ekin dedi ki...

yalnız değiliz!!!!!! alkışlar sussun. keşke yalnız olmadığımızı hissetmek zorunda kalmasak.

Neşe dedi ki...

Saymaya başlıyorum, hazırlan.
Ensemde ve kafamın sağ tarafında kaçar tane olduklarını hatırlamadığım dikiş izleri,
Sol elimde 9 tane dikiş izi,
Sol ayak bileğime yakın bir yerde motor egzozundan kalma bir yanık izi,
Sol dizimin üstünde şimdiye kadar saydıklarıma kıyasla oldukça büyük bir güneş yanığı lekesi,
Sağ dizimde kediden kaçarken camların üstüne düşmemle oluşmuş ve o ara çok fazla dikiş manyağı olmamdan doktora gitmeyi reddetmemle kendi kendine bitişmek zorunda kalmış, senin çizgi diye tabir ettiklerinden bir adet iz,
Ve son olarak çenemde yine 9 adet dikiş izi mevcut.
İlkokulda yaptıkları ve şu an her nedense çok garip bir şekil almış aşı izimi ve uyurken yanlışlıkla tırnaklarımla kollarımı yolmamdan kaynaklanan izleri saymıyorum bile.

Ayrıca benim babamın da "estetik yaptırırsın geçer" tarzı cümleleri vardı bir zamanlar. Ama baktı ki ben her gün başka bir yerimi daha kesiyorum, adamda da "yamalı bohçaya döndü bu kız. artık bundan hayır gelmez" tarzı bir düşünce oluştu herhalde, gayet benimsedi izlerimi, çıtı çıkmıyor.