zındık.

her şeyin net olarak belirlendiği durumları pek sevmem lakin şu ara hayatım öyle bir belirsizlik içinde ki, tarif edemiyorum. içinde yatacağım odadan, hayatımda olacak insana, önümüzdeki yıl ne yapıyor olacağıma kadar her bir şey BELİRSİZ. hatta belki, hani tanrı kıyak geçerse, yaşayacağım şehir bile belirsiz. sokağa atılmış bi poşet gibi rüzgaaar nereyee... üstelik karşımdaki insanın geleceği de aynı seviyede belirsizliklerle dolup taşınca, iki taraf da kendini bırakmaktan fersah fersah uzak oluyor.

sonuç: kendimi başıboş bırakılmış gibi hissediyorum. "yapacak daha önemli işiniz yok mu yahu sizin?" sorusuna ilk defa doğruluk payı yüzde yüz olan "yoooö" cevabını verebilecek bi boşluktayım. ayrıca yaptığım her hareketten önce tuhaf bi tonlamayla "eallah" diyorum ki, akıllara zarar.

bugün motor dersini asıp telwe'de boktan bi türk kahvesi içip otuzlu yaşlarındaki biriyle yirmili yaş muhabbetleri döndürmüş olmaktan da katttiyyen pişman değilim. (on sekiz çok arada lan.) önümüzdeki hafta ev ahalisinin bir kısmının şehri terk eyliyor olması da cabası. CABASI. ama kahve hakikaten boktandı, napalım yani bira mı içecektik illa.

neyse, neticede bir erkeğin başka bir erkeğin hal ve hareketlerini çözümleyemediği asfalta yumurta kırmalık zamanlar bunlar, en iyisi uzun uzun uyumak. gidip azıcık okey oynayayım.

Hiç yorum yok :