şimdi düşünüyorum da keşke okul kütüphanesinden anı diye tez kitabımı çalacağıma tutunamayanlar'ı çalsaymışım.
topuklunun erkek üzerinde yarattığı etki adı altında bi sosyolojik - psikolojik araştırma olması gerektiği görüşündeyim. gerçi belki vardır. ama yani normal zamanda ayağında converse varken sana hayatta yol vermeyecek o adamın iki topuk sesi duyunca aniden kafasını kaldırarak sola çekilmesi, taksicinin parayı ben uzatmasam almayacak oluşu (zaten üç milyonluk yerdi; ama neticede taksiciden bahsediyoruz), lavabonun yerini sorduğunda garsonun sesine yerleşen o garip ton. yani değişik. anlatabiliyor muyum.
kütüphanemde duran test kitaplarına elveda deme vakti geldi ve hepsini üst üste yığınca belime geldiklerini fark ettim. küçük bi serveti çöpe attığımı tahmin ediyordum da yine de daha azdır diye düşünüyordum. ki boyum 1.72 falan.
o iş de bittikten sonra kağıtlara dalayım dedim; çünkü geri dönüşüme gitmesi gereken kilolarca kağıt var. yalnız insan çıkardığı notlara kıyamıyor. yani o kadar güzel yazmış çizmişim ki, örneğin t.s. eliot amcamızın the love song of j. alfred prufrock şiirini atamadım; çünkü kendimi o şiirin işlendiği derse adeta 'adamışım'.
cumartesi günü modaya uyup antalya'ya yollanıyorum; ancak tabi ki gittiğim beyazlıkla geri döneceğim.