nasılsınız afiyettesiniz inş. beni soracak olursanız durumlar biraz karışık.
her şey 10 saatlik uçuş ve toplam 24 saatlik varıştan tam beş gün sonra gerçekleşti, austin'e geldim. her zamanki gibi airbnb'den bulduğum evi bulmam dünyalar aldı, hayattan bezdim. tek iyi yanı avrupa'nın tersine havaalanından eve $2.5'a gelmiş olmam olabilir.
evi bulmak için milyar tane insana sordum, hiçbiri bilemedi. en son sesli sesli tartışırken kadının biri "benim kardeşim orda oturuyo götüreyim gel" dedi, sayesinde eve ulaştım. aynı zamanda ev sahibi de giriş kapısında belirdi. "aaa ne tesadüf" dedi gülerek, sıcaktan iğrenç olmuş alnımla kafa atmak istedim ama atmadım. bavulu bagaja attım, evin önüne gittik arabayla. bavulu indirirken sapı koptu. yetmedi eve varış yolundaki toplam 5 adet basamağı 23 kiloluk şeyle çıkmaya çalışırken ben, kendisi gidip kapıda bekledi ve bana "almost there" dedi. bitti mi sandınız? yoo. evde kedi çıktı (bilmeyenler için kedi alerjim var). bitti mi sandınız? yatak çarşaflarında saç çıktı. bitti mi sandınız? yatakta patlamış mısır çıktı. bitti mi sandınız? yatak demiri sırtıma batıyordu. bitti mi sandınız? 15 dk. yürüme mesafesinde dediği otobüs durağı otoyoldan yürümemi gerektiriyordu.
önceki gece hiç uyumadığım için aralıklarla akşam ona kadar uyudum. bu sırada nefesim daraldı, kalbim deli gibi atmaya başladı ve annemlere "iyi yaa uyyom" falan yazdım. uyku arasında ev sahibi bir ara sağolsun converter getirip verdi. sonra akşam on birde artık stresten kalbimin sıkıştığı noktada "alerjim kötü oldu benim gitmem lazım" diyerek, kendimi facebook'tan tanıştığım, evinde bir gram eşya olmayan arkadaşımın evine bıraktırdım. evden çıkmadan önce "it's a long drive" dedi bana, on dk long drive.
bu sırada sevgili arkadaşım benim için şişme yatak bulmuştu fakat pompası yoktu. kendisinde pompa olan yatakla pompası olmayan yatağı şişirdik. üzerime thy'nin uçakta verdiği pikeyi örtüp hayata lanet ederek uyudum.
cumartesi günü gps'im olmadan allahın ulaşımın belasını verdiği bu yerde sora sora yeni sim kart almaya gittim. durak isimlerinin yazmadığı bu mikemmel yerde bi şekilde yolumu bulduktan sonra gittiğim dükkandaki sydney'li çalışan "it is all about life in sydney, it is all about money in here" dedi. burada bulunduğum bir ay gibi gelen 4 günde duyduğum en bilgece söz olabilir.
sim kart almaya gittiğim yerde bi de baktım ki target var. "aaaa" dedim, "lan ben bunu duydum ya". iki üç saat sonunda POMPALI bir şişme yatak, iki çift çarşaf, bir suluk ve her şey $1'cıdan aldığım ıvır zıvırlarla otobüs durağında beklerken, binip eve gidebileceğim otobüsü anlamadığım için 45 dk otobüs beklemek durumunda kaldım. austin'de ağustos ayında 45 dk otobüs beklemek istemezsiniz. bu sırada yanımda evsiz bir siyahi belirdi, puro ve bira içirip tükürdü, anlamadığım bi şeyler söyledi. havaalanından otobüs aktarması yaptığım durakta beraber beklediğim eroinmandan sonra bir alkoliği kaldırabildim mi? hayır. güneşte altıma yapayazaraktan bekledim. bitti mi? yoo, daha sonra yolun YANLIŞ TARAFINDA BEKLEDİĞİMİ SÖYLEDİLER. biraz da karşıda bekledim :)
pazar günü bu böyle olmayacak diyerek bisiklet bakmaya gittik. en ucuzunun $250 olduğunu öğrendikten sonra ihihihi diyerek eve geri eridik.
bugün (08.09.16) ise ilk defa okula gittim. olaylardan sonra amacımı hatırlamak iyi hissettirdi aslında, bi türkle tanıştım, evinde kalmak için anlaştım gibi bi şey oldu. fakat gün bununla biter mi? yoo teb banka kartımı atm'nin içine düşürdüm. atm'nin bozuk olduğunu anlamadım, tutacak falan sandım. atm yardım hattını aradım, atm'yi yeniden başlatacağız, normalde kartı yok etmesi lazımdı dediler. atm kartı atarsa alabilirsin yoksa gidecek dediler. bir süre bekledim. atm bir şey yapmadı. yandaki dükkana gidip sakız aldım. kalemin ucuna sakız yerleştirip kartımı almaya çalıştım, olmadı. en son yandaki dükkana girip derdimi anlatmaya çalışırken ağlamaya başladım. adam cetvel ve sakız alıp bir süre uğraştıktan sonra kartımı çıkardı. teşekkür edip ağlayarak dükkandan çıktım. bir süre daha ağladım. kuytu yer olsaydı daha da ağlardım. ULAN DAHA CUMA GELDİM.