romanya'dan bildiriyorum.

-kör olmamak için reader'dan okunacak yazı-


HAVA İNANILMAZ SICAK. diyarbakır'da asfalta yumurta kırdıkları bi haber vermişlerdi bi kaç yıl önce, yumurtanın iki saniye pişmesine "aaa"layıp "oouu"layan adamlar falan vardı etrafta. farkı yok. insanlar güneşe alışkın, şapka takmıyorlar. 24 saati bayağı bayağı geçmiş bir süredir ayaktayım ve yalnızca bi saat uyudum. 

romanya'ya gidiş maceramda olaylar boka sarmakta ısrar etti yine. sabiha gökçen'den havalanırken her şey iyiydi güzeldi hatta üç kişilik sırada tek oturdum, sabaha doğru istanbul'a yukardan bakmak fena değildi hani. sonra pasaport kontrolünde görevli yabancı olduğuma yürekten inanarak öttüğüm için "shoes" dedi, ayakkabıları çıkardım sonra da uslanmayarak tenks dedi. şöyle bi dolandıktan sonra o kadar kalabalığın bana göre olmadığına karar verip emperyalizmin kollarında starbucks'a sığındım........ kahvemi yudumlar iken fotograf çektim havaalanı içinde lakin yükleyemiyorum. starbucks'taki görevli de gudmorninini eksik etmedi. sonra gidip suratsız suratsız bi çaklıt moka dediğimde hayalleri yıkılmış olabilir. bu sırada çevremde yavaştan gelişen asyalı tehdidini de gözardı etmiyordum tabi ki dostlar.

neyse efendim bindik bükreş uçağına, yerime geçeceğim adamın biri koridorda durmuş simsce konuşuyor sonra hostes hanımlar buyurdular ki adam çekik gözlü evlatlarının yöresinde oturmak istiyormuş, yer değiştirir miymişim. e dedim ortada oturmaktan iyidir değiştireyim. gittiğim sırada iki tane asyalı oturmuş çekirdek çitliyorlardı ve sevgili gönül dostları size yemin ederim varoşluk dediğinizin allahı asyalılar'da mevcut. türkiye sınırları içinde ağzımın açık kaldığı gerzekliklere fazlasıyla sahipler. elleri dursa ayakları, ayakları dursa çeneleri, çeneleri dursa çekirdekleri durmuyor. evet ağızlarının ortasına koymak istedim. ki bavulum ortalıklarda görünmediğinde ve beni karşılayacak olan insanları da bekletmiş olmanın vermiş olduğu sinir harbiyle o bantın üzerinde bavulların kaydığı zerzevatın adı neyse orda bavullar takılıp da bunlar da salak salak güldüklerinde gidip bavulu tüm hışmımla düzeltmem üzerine ürkmelerinin ardında tamamen bu yatıyor. asyalı sevmiyordum, gördüm, inceledim, tecrübe ettim şimdi daha bir sevmiyorum.

yarım saat bekledikten sonra dedim ki anlaşıldı bagaj gelmeyecek. adama dedim ki böye böyle, ne iş. bana havayolunu sordu. törkiş der demez ah yu hev tu go der deyişindeki manadan anladım ki ilk değilim ve son olmayacağım. tüm kablolar da bavulda olduğundan çektiğim üç fotoğraf vardı onları da yükleyemiyorum şu an. bi şeyler imzalayıp çıktıktan sonra elinde bi a4'le beni bekleyen güzel insana yaklaştım ve önünde bi süre telefonla konuştum sonra kafamı kaldırıp hay dediğimde bi an bi türk'ü beklediğine ve o türk'ün ben olduğuna inanmak istemediğine dair bi bakış attı. sonra konuşmaya başladık, (türk'e benzemiyorsun'u ilk ondan duydum ve erkek bireylerden aynı lafı duymaya devam ediyorum.) oldukça sevimli bir insan ve ineceğimiz yeri karıştırarak bana nerdeyse şehir turu attırdı ama uykusuzluktan ve netice itibariyle romanya'da olmaktan duyduğum mutluluktan ötürü o kadar rahattım ki sorun etmedim ve uykusuzluktan algı sorunu yaşadığımdan dediği çoğu şeye idiotça güldüm. sonra zaten aym e totıl idiyot dediğimde kahkaha atarak bu tespitimi doğruladı. romanya'da metrolar çok değişik, eski olanların dışları tamamen graffitilerle kaplı çünkü görevli falan yokmuş başlarında bi zamanlar ve umuma açık graffiti alanlarıymışlar. 

bu arada GÜNAHLARA ADIM ATTIM. domuz etini denedim hayatımda ilk defa ve fena sayılmazdı. bi başka detay da romanya'nın kağıt paralarının plastik olması. düşününce oldukça zekice buldum, az yıpranma uzun ömür. bu arada köpekler peşimizi bırakmıyor sayın izleyen. hakikaten de ortalıkda köpekler geziyor  ve götüm götüm olsam da insanlar normal davranmaya devam ettiklerinden havladıklarında kuul bir hava takınıp şöyle bi bakıp, kafayı eğip götüm götüm olmaya devam ediyorum. bi saat içinde umarım bagajıma kavuşacağım bu arada.

insanlar güzel, muhabbet güzel, romanya güzel ve tamamen bir yabancı olmanın ay dont andırstand yu diye yırtma avantajının yanı sıra ortalık yerde bi bankta oturup -vayırlıs sebebiyle- şu anda laptoptan bunu yazabilecek kadar getirdiği bi güven var. tam karşımda pub varken hem de. hdhglkjjhs gariplikleeer gariplikler. ha bu arada ankara'da giydiğinizde garip karşılanacak şeyleri burda herkes giyiyor olduğundan, insan giydiğinden hiç çekinmiyor, oysa aralarında sadece yuvarlak hesap iki saat mesafe var uçakla.

Hiç yorum yok :