"mısırlarım kırıldı"

on yıl önce bu zamanlar hayattan nefret ettiğime dair buhranlı cümleler döşüyordum günlüğüme. on yıl sonra evde birkaç aylık bi bebek, iki yaşında bi bebek ve dokuz yaşında bi kız çocuk varken ilk defa gerçekten "evin büyüğü" sıfatının içine dahil olduğumu fark ettim. zamanın hızlı geçiyor olması klişeden öteye geçince bazen korkutucu oluyor. sanki yaşamak istediklerimi o arada kaçırıyormuşum gibi hissediyorum. canım istediğinde gidebilmem için üç yıla daha ihtiyacımın olması sinirimi bozuyor.

2 yorum :

tulkas!? dedi ki...

canın istediğinde gidebiliyor olduğunda maddi anlamda fena rahat olsan da, ananı kaç yaşına geldim yahu ben demeye başlıyorsun. bi yerden kazanırken bi taraftan kaybediyorsun. çokacayip bu hayat. bi de blogunun isminin hastasıyım :) sevgiler

ekin dedi ki...

ya işte. bunlar hep üzücü şeyler. otuzuma kadar yolum varmış gibi ama. sonrasını bilemiyoruz.. teşekkürler efenim :)