geçen gün bol dedikodulu bi masada "bizim neslin tatminsizliği" gibi bir laf geçti, doğru. herhangi bir şeye şükretmeyi dinle olan/olmayan alakasız yetiştirilişimden dolayı zaten bilmiyorum. istemiyorum da. sürekli bi mutlu olamama hali yaklaşık olarak bi 6-7 yıldır içimde dolanıp duruyor. küçükken en azından harry potter'ın yeni çıkacak kitabını falan bekliyorduk, sonra remzi kitabevi'ne gidip alması büyük bir heyecan oluyordu. şimdi?
beni heyecanlandıran tek bir şey var, ama ondan da bi gün yapmaya başladıktan sonra zannettiğim kadar keyif almazsam ne olacak? insan dünyaya başka insanları tanımaya gelmiş olsa, yaşamaya değil de yani, içinde istemeden varolan şey insan tanıma isteği olsa her şey daha güzel olurdu gibi. 
beş aylığına evde yokum, evde olmadığım yerde biraz mutluluk iyi olurdu.
sonra bi de ne yapacaksın ne olacaksın durumu var. thirties is the new twenties diye bi şeyler dönüp duruyor bi süredir, o ne abi? otuzumda şimdiki kafa karışıklığıyla ne yapayım ben ya. öyle iş olmaz olsun. bi yanda da alıp yürüyenler var. o derece net olabilmek iyi bir şey. düşünsene bir hedefin var ve ona doğru gidiyorsun. oh mis. ne olmak istediğimi hiç bilemiyorum ya. bi şeyler yapıyorum falan ama yapığım şeylerin hiçbiri sanki bir şey vadetmiyor. ya da tutkuyla falan yapacağım ne var? sanki iyi olduğum şeyleri yapmak istemiyorum yapmak istediğim şeyleri iyi yapamıyorum gibi. reklamcı olmanın bana heyecan verdiği bi dönem vardı mesela, artık yok. bi ara türkiye'nin öteki gündemi tadında bi şey vardı. hep iyi haberleri verdikleri. düşün şimdi o kadar kaybolmuşuz ki kimsenin aklına öyle bir program yapmak bile gelmiyor. ne bileyim ya biraz güzel şeyler olsa insanlığa inancımız kabarsa falan oo kendimizden geçsek en azından bi yarım saatliğine, olma mı.
bu arada o tatminsizlik olayının bi de şöyle bi boyutu var, hiçbir sınırlaması olmayan insanın sapıtması bi yerde, sınırlamaları yavaş aştığı halde tatmin olmayanlar var, BEN. neyse en azından yeniden kitap okumayı öğrenirim belki.

Hiç yorum yok :