hedaye

düzenli olarak olmasa da birkaç haftadır uğraştığım hediye sonunda bitti. hediyeyi verdiğim insanların yüzlerindeki o anki gülümseme benim için hayattaki en keyifli anlardan bi tanesi sanırım.

ay takvimi

not: tabi ki çözünürlüğü düşürüp koydum.
yamulmuyorsam lisenin dört yıl olması muhabbeti bizden bir önceki dönemle başlamıştı. lise 3'teyken lise 4'tekilerin okulda ne kadar adam adam veya kadın kadın durduklarını düşündüğümü hatırlıyorum. kızlar hadi neyse her yaşta kadın kadın durabilme becerisine sahiplerdi de erkekler gerçekten de oraya ait durmuyorlardı. zaten muavinler başta olmak üzere herkes yaka silkiyordu; kimse bir yıl daha lisede kalmanın güzel olduğu fikrinde değildi ve dolayısıyla cıvıttıkça cıvıtıyorlardı. lise 3'teyken okul hiç bitmeyecek gibi geliyordu. sanki o küçük sınıfın içinde, kaloriferin ve camın dibindeki yerimde çürüyüp gidecektim. 

sonra üst dönemin mezun olma vakti gelmişti. mezuniyet fotoğrafları çekiliyordu ve okulun içinde cüppeyle koşuşturup duran insanlar vardı. anılarının olduğunu düşündükleri yerlerde fotoğraf çekiliyorlardı, hatta haftanın son günü okulun bahçesine bakan girişte şarkı söyleyip hoplayıp zıpladıklarını da hatırlıyorum.

o zaman için mezun olmama çok vardı, sonra ne olup bittiğini anlamadan mezun oldum, mezuniyet gecesine gittim, üniversiteye girdim, bu yılın ilk dönemi bitti sayılır ve ben yine dördüncü sınıfların mezuniyet fotoğraflarını görmeye başladım. gerçi bu kez yavaşlıktan ziyade şu önümüzdeki dönemden sonra çok hızlı geçecek gibi geliyor zaman ve ben ne olduğunu anlayamadan bir belirsizliğin içinde bulacakmışım gibi hissediyorum kendimi. 

net olarak beynimi yaktım.
özet geçeceksek, kimsenin kimseye iyi gelip iyileştirdiği falan yok. mütemadiyen kırılıyoruz.