anlıyor musun?

burada ölmek istemezsin, sana biraz bundan bahsedeceğim. burada fazla okursan kitabını yakarlar, burada oruç tutmazsan tekme tokat dalarlar. bakma 'büyükşehir çalışıyor' yalan, burada kent çarpık kentleşir, gecekondunun çocukları köprü üstlerinde dans eder, herkesin acelesi vardır, telefonlar aynı melodiyle çalar ve gökyüzü griyle kahverengi arasına sıkışıp kalmıştır. şehrin sesi yoktur, otobüsler inler, arabalar geçer ve birileri yapay havuzların ışıltılı, müzikli oyalamalarında saatlerini harcar. parklar işsizlerin çöplüğüdür ve bakışlar giysilerini delmek üzere odaklanmıştır, herkes 'yakışıklıdır' ve uzundur seks yapmamıştır. loş yerlerden geçerken dikkat etmek zorundasındır, bir 'yakışıklının' tacizine uğramak an meselesidir ve bağırdığın anda otobüs duraklarında bilinçsizce - belki sarhoş- dilenen kel kafalı adamdan farkın yoktur, korku salarsın, huzur kaçırırsın. oysa memur dediğin soğuğa küfreder, kravat takar, kokar ve asla tepki göstermez, yardım dediğin güzel bir kıça bakar. polis 'uygunsuz oturmaktan' ceza keser, gösterilere müdahale etmeyi beklerken kız keser, copla kafa, biber gazıyla hız keser. yetmezse basınçlı suyla vücudun buz keser. içki yasaklanır, istesem gider on sekizimde silah alırım her dini bütünün bir çıkış yolu vardır. kestaneyle mısır satılır, her bijuterideki küpe aynıdır, bildiri dağıtarak ülke kurtaranlar vardır ve türküler her zaman yanıktır. 413'le eve giderken hep sonrası kalır

deliklerden bakamıyorum ben. umudumu kaybettim, amacımı kaybettim, bilincimi en çok bir balona bağlayıp gökyüzüne bırakmak isterdim.


bla bla.
" i"m seventeen and i"m crazy. 
my uncle says the two always go together. 
when people ask your age, 
he said, 
always say seventeen and insane."

44 gün sonra on sekiz oluyorum. oy bile verebiliyorum, düşünsene.
peh.

battaniye.

daha soğuk olabilir miydi bilmiyorum. şu an bir evsizin titremesi bile olmak istemezdim. evet her zaman başkalarından daha iyi durumda olduğum zamanlar olacak, inancım biraz daha kuvvetli olsaydı tanrı"ya her gün bunun için şükrederdim. yatakta sezen aksu"ya bulanırken bu kadının neler yaşadığının merakı içinde boğuluyorum. yaşamak diyorum, bu kadar yaşayabilmek mümkün mü korkmadan? bir yılı nasıl kapattığımı söylesem gülersin. yaşlandığımda sürekli somurtan kadınlardan olmaktan korkuyorum alt geçitlerin aşırı aydınlığında gözlerimi kısarken. nasıl da kimsenin beni sevmeyeceğinden. şimdilerde bazen isteyerek seçtiğim yalnızlığın nasıl da kıçımda patlayacağından. amacımı kaybetmişim gibi geliyor yine. gerçi kaybetmek diyorum, hiç bulmuş muyum ki? yere basmayan hayallerim olsun istiyorum. hiç mi yok? var. ama düşününce biri donumdan balonlara bağlamış gibi hissetmiyorum. uzak bir ihtimal olmaktan öteye gitmiyor. gözlerim yanıyor. aramın bozulmayacağına inandığım tek şey uyku gibi. fiziksel olarak kaçamıyorsam, gözlerimi kapatıyorum. üzerine aklımda binlerce kez film çektiğim adam da eşlik ediyor bana, eşlik ettiğinden habersiz. haber vereyim diyorum, sırtını dönüyor bana. yani ağlasam abartıyorumdur. hissetmek bu kadar planlı değil. büyüdükçe hissetmenin başına da planı oturtacaksak, klişelerin en güzelini boynuma asmayı planlıyorum: büyümek istemiyorum. doğum günüm de inadına yaklaşıyor.